Kose Yazilari etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kose Yazilari etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2011

Köşe yazısı: Manisa Ertuğrul DİLEK Tesisleri


Ertuğrul DİLEK,1935 yılında Manisa’da doğdu. 1952 yılında hakemliğe başlayan Dilek, 1970'te FIFA kokartı taktı.

1956 yılında Manisa Bölgesi hakemi, 1962 yılında milli, 1967 yılında uluslararası hakem olan Dilek, 29 yıl görev yaparak Türkiye'de en uzun süre hakemlik yapan kişi unvanını aldı. 1981 ve 1984 yılları arasında MHK Hakem İşleri Sorumluluğu görevini yürüten Dilek, federasyon üyeliğinde de bulundu.

Kenan Sanayi Sitesi’nde bir spor Tesisi’ne adı verilmişti. Bu tesis amatöre büyük katkıda bulunuyordu. Ancak son hali içimi burktu. Geçen hafta içinde bu tesisin şu anki halini sizlere manşetten spor müdürümüz Bülent Dal vasıtası ile duyurmuştuk. Bu konuda ben de birkaç cümle eklemek istedim ve genç arkadaşlarımın Ertuğrul Dilek kimdir? Bilmesini istedim.

Maalesef kentimizde saha sıkıntısı çok fazla. Geçen hafta içinde 19 Mayıs provaları olunca maç programı olan 8 Eylül Stadyumu’nda alarm verildi. Maalesef elde olan tesisler de kaderine terk edilmiş durumda. Bu konuda birtakım şeylerin yapılması gerekli. Bu tesisin tekrardan spora kazandırılması gerekmektedir. İlgili büyüklerimin konuya el atarak bu ayıbı temizlemesini bekliyoruz.

Gençlerimizin de kötü alışkanlıklara gitmememsi için spora daha fazla önem verilmesi de gerekli. Bu konuda kentimiz gerçekten Turgutlu’yu örnek almalı. İstenirse kentte çok iyi tesisler yapılabilir. Bu konuda halen ciddi adım atılmamış durumda. Amatör sporun ölmemesi için de daha fazla şeylerin yapılması gerekli olduğu inancındayım diye yazmıştım 16 Haziran 2008 tarihinde. O günden bugüne kadar da olanları birlikte takip ediyoruz. Çünkü bugün bu tesisler ile ilgili olarak Manisa Askf, Manisa Valiliği ve Belediye ortaklaşa bir adım attılar. İnşallah bu tesisler önümüzdeki sezondan itibaren de amatörün hizmetine sunulacaktır.

Böylece 8 Eylül Stadyumu’nda yükü azalacaktır. Şu an bu sahanın zaten zemini bitmiş durumda. Olimpiyat Stadyumu da Manisaspor alt yapısı ve Donatımspor müsabakaları nedeniyle kısıtlı kullanılıyordu. Böyle bir tesisin Manisa Futbolu’na geç te olarak kazandırılması memnun edici. Böylece Ertuğrul Dilek Hocamıza da minnetimiz ve şükranımızı daha iyi sunmuş olacağız. Zaten spora katkıda bulunan herkese ve her kesime desteğimizi de göstermek durumundayız. Hem de bu dünyada iken.

Sırada Kasap Emin Amcamız, Gardiyan Ömer Babamız, Sayın Valimiz Celaleddin Güvenç, Tff Yönetim Kurulu Üyemiz Arif Koşar ve buradan adını sayamadığım diğer büyüklerimiz var. Artık Manisalı olarak uyanma zamanı. Bugün Ertuğrul DİLEK Tesisleri’nde yeni bir dönem başlıyor. Bunun yanında darısı artık diğer tesislere diyelim. Kazananın her zaman Manisa ve Manisalı olması da en büyük temennim. Bu tesislerin ilimize kazandırılmasında emeği geçen herkese de buradan sonsuz teşekkür ediyorum.

Hepinize İyi Günler.
Devamını Oku

12 Ocak 2011

MANİSA: Muharrem Kazer Yazıyor…”Kıymet Bilmek”

Hayatta önemli olan olgulardan belki de en önemlisi kıymet bilmek. Bu konu ile ilgili olarak ta çok şeyler söylenebilir ve de yazılabilir. Bu sihirli ve çok da önemli olan kelimenin sporda da son zamanlarda çok fazla kullanılmaması dikkat çekici. Aslında önemli bir kelime bu. Bunu taraftarın takımının kıymetini bilmesi, yöneticinin takımın kıymetini bilmesi, sporcunun bulunduğu yerin kıymetini bilmesi diye çok fazla şekilde çeşitlendirebiliriz. Biz Manisa açısından olaya baktığımızda da Manisaspor’a tesisleri kazandıran Tarık Almış’ın kıymetini daha da anlamış oluyoruz. Çünkü kendileri dışında ilimizde bu kadar kapsamlı spor tesisi kazandıran bir başkası daha çıkmadı. Şu an devletin ve il özel idaresinin ve İl Gençlik Spor Müdürlüğü’nün çabalarıyla ilimize tesis kazandırılamaya çalışılıyor. Eğer bu tesisler olmasaydı Manisaspor’un hali ne olurdu? Aslında tesis kazandırabilecek onlarca zengin işadamımız var. Bu büyüklerimizin de bu işe el atma zamanı geldi. Nasıl okullar bir ihtiyaç ise artık tesis ve spor alanları da bir ihtiyaç.Süper ligde takımı olan bir il için de artık acil ihtiyaç.

Bunun yanında sporun içinde olan ve zamanında aktif olarak sporculuk yapan ama daha sonra değişik sebeplerle spordan kopup iş hayatına atılan insanlarımıza da kıymet fikrini sorduğunuzda çok değişik cevaplar alabiliriz. Futbolla yatıp futbolla kalkan Kemal Bilge de şu an 35 yaşında ve futboldan çok erken yaş olan 25 yaşında kopmuş. Şu an Bilge Lastik’in sahibi. Kendisi futbola Mensucatspor’da 1991 yılında başlamış.1995-1997 yılları arasında Manisaspor’da oynamış,1997-2000 yılları arasında Göztepe’de oynamış ve son olarak ta 2000-2001 sezonunda Gaziemirspor’da forma giymiş. Şu an bile futbol deyince gözleri parlıyor. Ah keşke kıymet bilseydim ve de belli kişiler de kıymetimi bilseydi diyor. Ama futboldan iyi para kazandım, ama çok daha iyi olabilirdim diye de ekleme gereğini duyuyor. Bunun yanında 27 yaşında olan Vedat Güden ise şu an Uzman Çavuş.5 yıl amatör olarak futbol oynadıktan sonra da, hayat onu şu anki mesleğine sürüklemiş. O da farklı düşünmüyor. Ama hayat bu işte deyip geçiyor.

Bu gibi hikayeler bize elimizde iken var olanın kıymetini bilmemiz gerektiğini göstermiş oluyor. Bu noktada da şu ana Manisa olarak ta süper ligde olmamız da aslında kent olarak çok büyük bir kıymet olsa. Ama Manisa olarak bunun çok fazla kıymetini anlamış değiliz. Bizim yerimizde olmak isteyen nice iller ve takımlar var. Bunun en güzel örneği de yanı başımızda yıllardır süper ligde takımı olmayan ve ancak bunu bu yıl Bucaspor’la aşan İzmir kenti var. Manisaspor sayesinde ilimiz ile ilgili bazı şeyler ülke genelinde çok daha iyi duyulabiliyor. Ama tam tersi olsa ve Manisaspor 2. ya da3.ligde yer alsa çok şey kaybedilir. Bunu asla da düşünmek istemiyoruz. O zaman Manisa olarak takımıza sahip çıkmalıyız. Bu da tribünleri doldurmakla olur. Dolu tribün her şeyin ifadesidir.Bence  en başta da kıymetin.

Muharrem KAZER
Devamını Oku

27 Aralık 2010

KÖŞE YAZISI: Futbol Hakemleri de Amatörleri Küçümserse!..


Hafta sonunda 1. Amatör Küme karşılaşmalarını yakın takibe aldım…
Cumartesi…
Peyami Safa Maracı Stadı’nda Kanalufuk-Pozantı ve Sağlıkspor-Güney Yıldızı…
Pazar günü de;
Muharrem Gülergin Stadı’nda DHMİ-İncirlik ve Pınar Mahallesi Cesur-Yenibeygücü karşılaşmalarını izledim…
Takımların performansı muhteşemdi…
Ancak;
Karşılaşmaları yöneten hakemlerin performansını beğenmedim…
Futbol hakemleri de amatörleri küçümserse!..
Amatörler, karşılaşmalara en iyi şekilde hazırlanırken, futbol hakemlerinden aynı ciddiyeti göremedim…
Hatalar diz boyu!..
İzlediğim karşılaşmalarda gördüklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum…
İl Hakem Komitesi’ni anlamış değilim…
Osman Kozan, Pozantıspor’un özel hakemi gibi!..
Hem Sağlıkspor, hem Güney Yıldızı hem de Kanalufuk karşılaşmalarını yöneten isim oldu…
Bu benim gördüklerim, ya görmediklerim?
Kanalufuk, serbest atış kullanıyor… Pozantısporlu bir futbolcu ceza alanı içerisinde topu tutuyor… Bizim Osman Kozan, ‘Penaltı’ çalacağına atışı yeniden kullandırıyor…
Çeneleri çalışan Pozantılı futbolcuları, sarı kart göstereceğine her defasında uyarıyor…
Ne yazık ki;
Kanalufuklulara aynı toleransı göstermiyor ve maçı 9 kişi tamamlayabildiler!...
Sağlıkspor-Güney Yıldızı karşılaşmasının hakemi Emrah Öztürk, skoru değiştirecek hatalar yapmasa da, pozisyonlara uzak kaldı…
Pazar günü…
DHMİSpor-İncirlikspor arasındaki karşılaşmayı tecrübeli isim Gökhan Güneşer yönetti…
Tecrübesini konuşturdu…
Pınar Mahallesi Cesurspor-Yenibeygücü arasındaki zorlu karşılaşmayı yöneten tecrübeli hakem Deniz Osayer için aynı sözleri söyleyemiyorum…
Neredeyse iki takım birbirine düşecekti!..
Yenibeygücü, aleyhine iki tane ceza alanı dışında faul veriyor…
İkisi de gol…
Pınar Mahallesi Cesurspor, oyunun son bölümlerinde atağa kalkıyor… Yenibeyügücü futbolcuları ceza alanı içerisinde topa elle müdahale yapıyor… Pozisyona yakın olan tecrübeli isim Osayer ‘Devam’ diyor…
Penaltı güme gitti…
..Ve 1 hafta daha hakemlerin inanılmaz hatalarıyla geride kaldı…
Unutmadan;
Gözlemcilerin ‘Bol kepçeden’ vermiş olduğu notlar…
Alan memnun, veren memnun…
Ya amatörler?
Devamını Oku

21 Aralık 2010

Köşe Yazıları: Muharrem Kazer yazıyor.. BÜYÜK DÜŞÜNME ZAMANI

Hayat içinde insan olarak her konuda başarılı olmak insanı hem mutlu eder, hem de hayatı çok daha iyi yaşamasına neden olur. Bunun için de bazı koşulların sağlanmış olması gereklidir. Bu sporun her alanında da geçerlidir. Futbolda da başarılı olmak o kadar kolay değildir. Günümüzde ister amatör kümede isterse profesyonel liglerde olsun her yönetim ve hoca muhakkak başarılı olmak için yola çıkar. Ancak bu noktada başarı için gerekli olan koşullar oluşmalıdır. Bunu günümüzde artık sadece saha içindeki mücadele  sağlamıyor. Saha dışındaki yaşam da artık futbolun bir parçası. Motivasyon da çok önemli. Bu işi insan yaptığı için insanla ilgili tüm faktörler de devrede oluyor. Klasik yönetici mantığı ile parayı verdim benim işim tamam demekle de bir yere varılmıyor. Çünkü futbol bir süreç. Bu nedenle doğru şeyleri yapmak ve takımınızı da sahaya sorunsuz çıkarmak zorundasınız. Futbolcunuz sadece sahada mücadele etmeli ve futbolu düşünmeli. Kafası başka yerlerde olmamalı. Bu iş te en başta yöneticilerimize düşüyor. Yani artık yöneticilikte de mesai şart. Başarı için futbolcu-hoca-yönetici ilişkileri de takımın geleceğini ve hedeflerini de etkiliyor.

Manisasporun ligde bir ikinci yarı zorlu bir mücadelesi olacak. Ancak taraftar olarak kentimiz en kısır yıllarından birini de yaşıyoruz Acaba seyircimiz neden stadyuma gelmiyor diye de çok az kişi kafa yoruyor. Manisalı olarak 12. adam olarak taraftarı da içimize alarak başarı noktasında bir kıvılcım yakılabilir. Bunların yanında amatör küme müsabakaları da sürekli seyredilerek yeni Manisalı gençlerden de bu takıma yerli oyuncular kazandırılmalıdır. Artık büyük oynamak gerekli. Bu takımın gelecekle ilgili daha yukarı hedefler için planlamalar da olmalıdır. Her yıl düşme korkusunu artık atma zamanı gelmiştir. Ayrıca Manisaspor lokomotif görevini de tüm Manisa geneline yaymalıdır. Bu noktada Akhisar-Turgutlu ve diğer ilçeler ile projeler yaparak Manisa çocuklarından bir ikisini de süper lig vitrinine çıkarmak için daha çok kafa yormalıdır. Manisalı olarak hepimiz tribünde bir iki gencimizi görmek isteriz elbette. Ayrıca bu gençlerimizin de daha ilerilere gitmesi bizleri memnun eder.

İşte artık ekonomik değeri çok büyük olan futbol sektöründe de kurallarına göre oynayarak Manisamız için gerekli olan şeyleri yaparak bu konudaki maddi ve manevi kazançları da ilimize getirmeliyiz. Tabiî ki çok geç olmadan.

Hepinize iyi Günler
Devamını Oku

14 Aralık 2010

Muharrem KAZER Yazıyor..BÜYÜK KÜÇÜK TAKIM KALMADI


2008-2009 futbol sezonundan itibaren Anadolu Futbolundaki gelişmeler bugün artık iyiden iyiye kendine göstermeye başladı. Eskiden futbolumuzda Galatasaray, Fenrebahçe, Beşiktaş Ve Trabzonspor’un kurmuş olduğu hegomanya artık iyiden iyiye yıkılmak üzere.En güzel örneğini de geçen yıl Bursaspor’un şampiyon olması ile yaşamıştık.

Bu sezonda ise Galatasaray en son Gençlerbirliği’ne 2-0 kaybetti. Bunun yanında da 30 yıl sonra Eskişehir Beşiktaş’ı yendi. Fenerbahçe Ankaragücü’ne 2-1 kaybetti. Bu sonuçlar oldukça ilginç. Ama artık bir silkelenmenin olduğu gerçeği de ortada. Futbolda büyük küçük kavramının artık yavaş tarihe karışmaya başladığının da göstergesi. Tamam, büyük takımlarımızın tarihi geçmişi ortada. Buna da saygımız var. Ancak futbolcular, takımlar, anternörler çağın gerektirdiği şekilde müsabakalara hem sahada hem de saha dışında mental olarak hazırlanabiliyorlar. Yani her şeyin saha içinde olabileceğini de bizlere gösteriyorlar. Bu olaylar artık futbolumuzda yeni bir dönemin başladığını gösteriyor. Bu tür sonuçları alan Manisasporumuz da bunu en iyi yansıtan takımlardan biri.

Futbolda bunu ortaya çıkaran en önemli konulardan biri de futbol sanayinin ülkemizde de gelişmeye başlaması. Yani takımların müsabakalardan yayın karşılığında aldıkları para. Bunun farkına varan kulüpler bu havuzdan daha çok para alabilmek için de müsabakalara çok daha iyi hazırlanıyorlar. Buradan gelen para da yine en başta futbolcunun kendi alacaklarına da dönüyor. Bu sistem adilane devam ettiği sürece ülkemizde futbolu çok daha fazla zevkle izlemeye devam edeceğiz.

Bu arada geçen hafta sonunda bulunan Sayın Bülent Arınç bir açılışta”Manisasporumuz daha büyük hedeflere oynayacak. İnşallah Manisamıza süper lig şampiyonluğu da getirilecek” diyordu. Tabiki neden olmasın. Artık kent olarak ta bazı şeyleri çok iyi analiz ederek gelecekte Manisaspor’un da şampiyonluğunu görmek en büyük temennimiz olacak. Olabileceğini bize en güzel Bursaspor gösterdi. Artık kent olarak ta önümüzdeki yıllarda buna hazırlanmak gerek. Şimdiden hayali bile çok güzel. Süper lig şampiyonu Manisaspor. Eh inşallah o günleri de görmek bizlere de nasip olur.

Hepinize İyi Günler
Devamını Oku

7 Aralık 2010

Muharrem KAZER Yazıyor.."Çok Yazık Çok!"

Geçen hafta sonunda çalıştırdığım güzide semt takımlarından Akmescitspor’un lig üçüncüsü Horozköy maçı vardı. Zor ve zevkli bir mücadele olacağı kesindi. Biz de genel kaptanımız Ömer Şen ve Kulüp Başkanım Osman Akbulut ile hafta içinde üç dört kez bir araya geldik. Bu toplantılarda müsabaka ile ilgili her şeyi konuştuk. Hatta müsabaka sabah 10.00 da olacağı için sporcularımıza lokalimizde kahvaltı vermeye karar verdik. Nitekim de maç sabahı 7.30 da tüm sporcularımızla kahvaltıdaydık.

Bu kahvaltıda genel kaptanımız Ömer Baba sporcuları ile tek tek ilgileniyor ve başkanımız çay servisini kendi yapıyordu. Buradan servis ile 8 Eylül Stadyumu’na geçtik. Hakem arkadaşlarımız da sahaya gelmişti. Selamlaştık ve soyunma odasına geçtik. Maç öncesi her iki takım için de her şey normaldi.

Müsabaka başladı. Karşılıklı ataklar yapılıyordu. Biz istediğimiz gole de 22.dakikada Akın ile ulaştık. Horozköyspor’da çok koşan bir takım olduğu için müsabakayı bırakmadı. İkinci yarıda 81.dakikada kıyıdan itiraz eden yedek kalecinin kırmızı kart görmesi ile Horozköyspor’lu futbolcularda gerginlik arttı. Müsabakanın bitişi ile 10 numaralı Rıdvan’ın sporcum Fatih’e bir şey söyleyeceğim diyerek koşması ile ortalık birden karıştı. 9 numaralı Emrah sporcuma saldırmaya başladı. Ben de tekme ve yumruklardan kendimi ve onu korumaya çalışıyordum. Ancak Horozköy’ün 3-4 oyuncusu da saldırıya karışınca ortalık iyice karışmıştı. Halen Fatih’i korumaya çalışıyordum. Bu arada bana da atılan yumrukla ben de bayılmışım. Bu arada da sporcum Fatih’in burnunu yerde krampon darbeleri ile kırmışlar.Olayın gerisi de çok vahim. Öldüresiye atılan tekmeler,yumruklar….


Yaşanan olayı yerel gazeteler de manşetlerine taşıdılar. Tabii ki onlar gazetecilik görevini yapıyorlardı. Ama bir gazetedeki ‘Amatör maçta profesyonel linç girişimi’ başlığı da olayı kısaca özetler gibiydi. Keşke sporla ilgili başarılar gazetelerimizin manşetlerine taşınsa. Çünkü ilimiz sporda başarıya gerçekten çok aç. Bu tür olaylar sahalarımızda görmek istemediğimiz şeyler. Ama yerde aciz yatan bir insana öldüresiye tekme atanların insanlıktan ve sporculuk ahlakından da nasiplerini almadıkları da kesin. Bunu yapanların da hiçbiri yanına kar kalmaz ve de kalmamalı da. Çünkü onlar aslında o tekmeleri ve yumrukları tüm Manisa’ya attılar. Bence bu olaydan artık gerekli olan dersler çıkartılmalı ve sporda şiddete gerekli olan en büyük cezalar da verilmelidir. Ben buradan bu olaydan sonra da bizleri arayan ve geçmiş olsun dileklerinde bulunan başta ASKF Başkanımız İsmail Aydın olmak üzere tüm dost, antrenör, taraftar, sporcularıma sonsuz teşekkür ediyorum. İnşallah bu tür olaylar bir daha asla yaşanmaz ve yaşatılmaz.

Hepinize İyi Günler.
Devamını Oku

29 Kasım 2010

Muharrem Kazer yazıyor.. BU TAKIMA SAMİMİ OLALIM

İnsan olarak toplum içinde yaşamaya devam ettiğimiz sürece bazı kurallara uymak zorundayız. Kahvede, sokakta, toplu olarak yaşanan tüm yerlerde aynı şekilde uygulanmalı. Son günlerde ülkemizde toplumsal kurallar yok sayılmaya başlandı. Bu da toplum olarak aramızdaki ilişkilerin bozulmasına, samiyetsizliklerin artmasına ve kısacası yozlaşan bir toplum olmamıza yol açmaya başladı. Bu gidişat aslında hiç te hoş değil. Manisaspor’da bu kentin takımı ve biz bu takımla artık süper lige iyice alıştık. Ama işler iyi giderken sizleri göklere çıkaran topluluğun bir anda aleyhinizde eleştiri oklarını size saplaması da gerçekten çok çirkin. Bu da toplum olarak daha çok işimizin olduğunun göstergesi. Bir anda çok kolay gemilerin yakılması da gerçekten çok düşündürücüdür. Bu noktada Aynı şey Hikmet Karaman Hocam için de geçerlidir. Bu hoca ile takımımızın üzerinden ölü toprağı silinmişti. Ama beklenen olmayınca da hemen eleştiri. Bu olmamalı. Gerçekten çok yanlış ve çirkin.
 
Bir topluluğun içinde yer almak gerçekten çok güzel. Ancak, görev alma ve bilinçli şekilde davranmak ise başlı başına bir olay. Sporda başarı yanında bazen başarısızlık da olabilir. Bunun yanında iniş ve çıkış yaşarken daha sakin olmak ta lazım. Bu olay şu an Manisaspor için de geçerli. İnsan olarak ve Manisalı olarak takımımızın başarısızlığı bizi her zaman üzer. Ancak bu konuda bile eleştiriler bile dozajında kalmalı. En kolay olan yolu seçmeyelim. Günümüzde de herkes her konuda olduğu gibi spor konusunda da dolu boş konuşuyor. Ancak artık boş konuşma zamanı değil. Yalnız taraftarın da haklı olduğu bir konu var. O da süper lig takımlarına karşı verilen mücadelenin diğer müsabakalarda verilmeyişi iddiası. Bu noktada sanki taraftar da haklı gibi. Çünkü diğer takımlar bizim gerçek rakiplerimiz. Büyük takıma şahsiyetli oynamak çok güzel. Galibiyet elde etmek te çok güzel. Ancak Sen Konya ve Eskişehir’e mağlup olursan o zaman bu galibiyetlerin bir anlamı kalmaz. Bu noktada futbolcuların bu müsabakalar için motivasyonlarını üst düzeyde tutulması gerekli. Müsabakaya sadece sahadaki idmanla hazırlanmak yetmiyor. Mental olarak ta bazı konuların konuşulması ve gerekirse takımın bir iki gün önceden kampa alınması şart. Devamlı başarılarda bunun da yapılması şart. Manisamız da hafta sonunda çok koşan bir takımla oynayacak. Şimdiden takımımıza başarılar diliyorum. Artık kazanma zamanı. Bu noktada herkesi tribüne ve bu takıma sahip çıkmaya davet ediyorum. Böylece hem kendimize hem de takımımıza samimi olmuş oluruz.

Hepinize İyi Günler.
Devamını Oku

1 Kasım 2010

Sami TÜRKMEN Yazıyor... Amatör Sevdamız

Seneler birbiribi izleyip geçse de, bazı dostluklar unutulmaz …
Unutulanlar da varsa çoktan unutulmuştur….

Benim ve amatör futbol severlerin gönlü  çok geniştir…

Kalpleri ve yürekleride de öyle geniştir...

Ben ve gönüldaşlarım Amatör ailesindeniz…

Seneler önce Hal Spor sevdasıyla futbola başlamıştım..
Birlik Medya ve Kanal 9  ekranlarında devam eden amatör futbol yolculuğumuz
İlimiz amatöründe diğer ekranlara da taşarak devam etmekte..
Yolumuz çok uzun…

Sevgimiz amatör için ama...

Profesyonelleşsinler diye mücadelemiz...

Bizler ilin amatöründe başarı ararken..
Birileri hala proje safasından ileriye gidemedi.
Birileride televizyon ekranlarında falan söylemeseydi bu stad yapılmazdı sevdasında
Genede olsun Allah bu kardeşlerimizin eksikliklerini vermesin
Amatörümüze hizmetlerinden dolayı.....
İlimiz amatörü tesis yetersizliğinden her geçen gün kan kaybederken..
Bizler hala sen ben kavgasındayız.
Uyanalım Amatör futbol sevdalıları..
Uyanalım ki Elazığspor'umuzu da kurtaralım.
İlimiz gençliğini de.
Ne diyeyim;

Amatörce uyardım:
Sizi de beklerim

Sami TÜRKMEN
Devamını Oku

28 Ekim 2010

MANİSA: Cumhuriyet Kupası Futbol Şenlikleri


Cumhuriyetimizin 87.yılında düzenlenen ve 25 okulun katıldığı Küçükler Futbol Şenliği Olimpiyat Stadyumu’nda veliler, yaklaşık 350 minik sporcu, Beden Eğitim Öğretmenlerinin katılımı ile 22-25-27 Ekim 2010 tarihlerinde yapıldı. Şenlik açılış konuşmasını yapan İl Milli Eğitim Müdürü Aziz Ersoy ”2 yıldır yapılan bu şenliğe katılan tüm okullarımıza teşekkür ediyorum. Cumhuriyetimizin yaşatılmasında bu tür organizasyonlar ileriki yıllarda da aratarak devam edecektir.”diyordu. İlk açılış vuruşunu da Milli Eğitim Müdürü miniklerle yapıyordu. Bu turnuvada toplam 46 müsabaka oynandı.2000-2001 doğumlu minik sporcular skorun önemsenmediği, beraber eğlenmeyi bir organizasyonda gönüllerince eğlendiler. Ancak bu gençlerden gelecekte ümit vaat eden onlarcası da vardı. Tabiî ki bunların da takip edilmesi ve izlenmesi de gerekli.

Turnuvada hedef atışı olarak penaltı vuruşu da yapıldı. Bu müsabakaların Hif Hakemleri ile oynanması da ayrı bir güzellik. Bu noktada minikler kurallara ve hakemle oynamaya da alışmış oluyorlar. Bu organizasyonu gelecek yıllarda çok daha iyi şekillerde yapabilme imkanı olursa ilk önce sporcuların izlenmesi de sağlanmalıdır. Çünkü yetenekler kolay çıkmıyor ve keşfetmek için de geç kalınmamalı.

Minik öğrencilerin bu şenlik sayesinde de kaynaşmış olması, arkadaşlık kurması, müsabaka kaybederken bile hayatla ilgili bir şeyler kazanması da gerçekten çok güzel. Küçükler enerjilerini de sahada atma imkanını da bulmuş oluyorlardı. Bununla birlikte müsabaka heyecanlarını da yenmek için fırsat yakalamış oluyorlardı.


Ülkemizde spor alanında yapılan her türlü güzel ve anlamlı organizasyonlar desteklenmeli. Bunda da sponsor bulunarak işin şekli ve boyutu da çok daha anlamlı olabilir. Hatta ilçelere de bunu yayarak ilimizden her yıl onlarca sporcuyu ülkemize kazandırma imkanımız olabilir. Bu arada futbol şenliği yapılırken stadyum etrafında atletizm yarışmaları da yapılıyordu. Spor Lisesi gençlerini de bu yarışlarda ön sıralarda gördüm.


Temmuz ayı ortalarından beri Shçek Toplum Merkezi’nde gönüllü olarak futbol kursuna gelen kız ve erkekli grubumu da bu organizasyona kabul eden Komitedeki başta Mehmet Mert Hocama, görev alan Beden Eğitimi öğretmeni arkadaşlarıma, Hif Manisa Temsilcisi Behçet Atlı Hocama da katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum.

Sporun ve özellikle de futbolun birleştirici bütünleştirici özelliğini tüm Manisamıza yaşatmak için bu organizasyonların her fırsatta yapılması ve sayısının arttırılması da gerekli. Bugünün küçükleri yarının büyükleri. Onlar için her şeye de değer.

Hepinize İyi Günler.                          
Muharrem KAZER

Devamını Oku

20 Ekim 2010

ADANA: Hamza GÜNGÖR Yazıyor... Hafta Sonu Peyami Safa’daydım…


Hafta sonunda Peyami Safa Maracı Stadı’ndaydım...
1.Amatör Küme A-Grubu’nu izledim.
Cumartesi…
Sağlıkspor- Pozantıspor ve Gülpınar-Güney Yıldızı…
Pazar günü de;
Denizli Mithatpaşa-Adanagücü ve Kanalufuk-Çukurova karşılaşmaları vardı.
Sizler için maçları kısa kısa değerlendiriyorum:
Sağlıkspor-Pozantıspor arasındaki zorlu mücadelede adeta kanım dondu!..
Saha içerisinde kemik sesleri…
Tribünden sahaya gönderilen ağza alınmayacak küfürler(!)
Hakem hataları…
Kenar pençlerin çirkeflikleri…
Zorlu maçta 4-3’lük skorla Sağlıkspor güldü.
Güney Yıldızı, Gülpınarspor karşısında bulduğu gollerle maçı 5-3 kazanarak şampiyonluk yarışına ortak oldu. Bu maçta Güney Yıldızı’nın gol ayağı Rıdvan, iki gol atarak takımının üç puanın da önemli rol oynadı.
Denizli Mithatpaşaspor’un Çarşamba günü çim sahasının açılışı var. Bu açılış öncesinde Adanagücü önünde aldığı 3-1’lik galibiyetle moral buldu.
Ne yalan söyleyeyim;
Bu karşılaşmanın hakemini cesur yönetiminden dolayı kutluyorum...
Son iki sezondur ayağına kadar gelen şampiyonluk fırsatlarını ligin son haftalarına doğru kaybeden Kanalufuk bu yıl kararlı.
Antrenör Mustafa Çetin’in komutasındaki ekip, Çukurova engelini Süleyman’ın süper golü ve Engin’in penaltısıyla 2-1’lik skorla geçti.
A-Grubu’nda kıran kırana bir mücadele var.
Dört hafta sonunda Güney Yıldızı, Sağlık ve Pozantı 7’şer puanlı. Kanalufuk ve Gülpınar 6’şarlı. Çukurova 5 puanlı.. Denizli Mithatpaşa ve Adanagücü 3’er puanlı..
Bakalım...
Lig sonunda kimler gülecek, kimler sevinecek?
Bekleyip göreceğiz!..

Devamını Oku

8 Ekim 2010

Başarının Sırrı; Yaprak Sarması

Reklamların amacı; ürünü tanıtmak, zihinde kalmasını, haliyle de satılmasını sağlamak. Anladık da, bazıları birazcık olsun akla, mantığa uygun olsa…

Buzdolabı reklamı, piyasanın iyisinden.
Reklamın iyisi akılda kalıcı olmalı, tamam.
Sloganı ezberlenmeli, ona da tamam.
Amacınız iyi tanıtım, satışların artması okey.
Aykırı ve uçuk kaçık olmak, iyi iş çıkartır.
Ona da tamam ama.

Biraz da akla, mantığa uygun yapsanız, reklamınızı.
Gördüğü, duyduğu her şeye anında inanan.
Okumak, düşünmek gibi kavramlar yok zaten.
Hal böyle olunca da sizin reklamınızı hemen uygulayan önemli bir kitle var.
Sattığınız malı alırlar mı, hiç sanmam.

Gelelim reklamınıza…
Kadın, kulüp başkanının karısı.
Tombul, iyi yemek yapmayı tek üstünlüğü olarak kabul edilmesini isteyenlerden.
Tribünde maç izliyor, kocasının dibinde.
Toplasanız 10 kişi yok, düzmece bir grup.
Oysa maç oynanan statta çekseydiniz o reklamı.
Canlı canlı, çakma değil.

Koskoca buzdolabı firmasısınız.
Saha deseniz saha değil.
Koyunların, ineklerin otlayacağı bir yer.
Çok mu aramışlar acaba, hakiki çim saha var iken.
Çimlerin boyu olmuş 10 santim, bazı yerleri kel.
Sözüm ona resmi maç havası verilmeye çalışılmış ama.
Uzaktan yakından alakası yok.

Formalı hakem yok, yardımcıları da.
Tuzluk gibi birileri yürüyor o kadar.
Hakemsiz, resmi maç mı oynanır ?.
Çizgileri arada bul, net görünmesi.
Düzgün olması gerektiği, kalınlığı kitapta yazılı.

Nizami olmayan bir kale.
Hentbol kalesi sanki, minnacık.
Çok sportmeniz, medeniyiz ya.
Kenarda tel örgü de yok, maşallah.

Gelelim başkanın eşine.
Aslında ona başkan demek gerek.
Ablam her maça gidermiş.
Koskoca başkan da diyor ki, ‘Benim hanım sahaya da iner, soyunma odasına da’.
Aziz Yıldırım sanki mübarek kadın.

İlk yarı takım yeniktir, soyunma odasına girerler.
Ablam tribünden koşar adım aşağıya iner.
Elinde cam salata tabağına doldurduğu yaprak sarmasıyla.
İlk yarının bitmesini beklemiş, soğumuştur ama.
Sarmaları anında lüpleten topçular.
Bir de ne görelim, hepsi birer fişek.

Asma yaprağını da pilavı da sindirmek epey zordur, koşamazlar.
Cengaverler gol üstüne, gol atıp maçı kazanırlar.
Takım şampiyon oldu ya, sarmaları yiyip hooop ablam omuzlarda.
Durun daha bitmedi.
Toplu halde başkanın evine giderler, sürprizi vardır eşine.
Gözlerini de kaparlar, bir açar gözünü kocaman buzdolabı.
Şampiyonluk hediyesiymiş bu.
Sonuçta başkan evine almış olmuyor mu, o buzdolabını.

Futbolcuların primi nerede ?.
Böyle anlatınca merak ettiniz, bakarsınız artık ekrana.
Hangisiymiş diye, belki de benim yaptığım da reklam.
Ancak gidip almazsınız, o buzdolabını.
Mantıklı olsun reklam, canımı yesin.
Güvenilmeyen sanatçıların oynadığı reklam filmleri.
Ters etki yapar, satış yerine, hüsran getirir.
Bu da öyle olmasın ?.

Metin AYDINOĞLU
Devamını Oku

13 Eylül 2010

MANİSA: Amatör Ligler Başlarken, Sorunlarımız

2010-2011 futbol sezonu 26 Eylül günü 1.amatör küme A grubu müsabakalarının başlamasıyla başlayacak. 1.amatör küme B ile C grupları 3 Ekim’de ve süper amatör kümede ise 10 Ekim tarihlerinde başlayacak. Başlama tarihlerini farklı olmasında 1.amatör kümede takım sayılarını farklı olması ve süper amatör küme için de Bal Ligi ile ilgili bazı prosedürlerinin belirsizliği etkili oluyor.

Manisamız amatör futbolda neler eksik? Bu olaya en büyük eksiklik olan Tesis konusundan bakacak olursak; bu yıl bunun eksikliğini iyiden iyiye görmeye başladığımızı söyleyebilirim.. Bu yıl 1.amatör kümede 6 takım merkezdeki semt takımı. Bu takımların müsabakaları ve idmanları için en önemli ve tek tesis halen 8 Eylül Stadyumu. Bu konuda yetkililer atık çözüm üretmek durumunda. Manisamızda da futbolun sanayi olması ve insanların bu işten te ekmek yemesi için en önemli konu zaten tesis. Bu olmadı mı gerisi de hikaye.

İlçelerimiz bu olayı aşmış durumda. Yanı başımızdaki Turgutlu, Akhisar ve Salihli bu noktada çok çok ilerideler. Artık yer yok, şu yok, bu yok demek yerine en uygun olan 8 Eylül Stadyumu çevresine idman ve maç için 2-3 tesis daha yapılmalıdır. Zaten 8 Eylül Stadyumu artık yıpranmış konumda. Çevresindeki yoldaki beton bile topraklaşmış. Saha içinde bir iki yerde tümsekler oluşmuş. Bu arada soyunma odaları da harap durumda. Tabiî ki aşırı maç yükü ve bunun yanında okul müsabakaları ve idmanlar. 5. yılında bu tesis artık çökmüş durumda. Bu arada alternatif olarak yapılan Olimpiyat Stadyumu da idman için takımlara servis tutma koşulu getiriyor. Ama 8 Eylül Stadyumu ise yürüyerek gidilebilecek bir yer. Amatör takımların durumu da ortada. Hele merkezdeki çoğu takımın tesisi de yok. Haftada iki idman ve bir maç için servis olayını düşünürseniz 40*3=120 tl. Haftalık servis ücreti ve ayda da 480 tl. servis ücreti yapar. Bunu da 8 ay ile çarptık mı 3840 tl. eder. Bu da büyük bir yükümlülük.

İş sadece bunla da bitmiyor. Takımlar yarım sahaya 40 tl.ödüyor.Haftada iki idman için 80 tl.,ayda 320 tl.8 ayda 2560 tl.ediyor.İki kalemi topladığımız zaman 6400 tl.bir takımın idman ve maçlara çıkmak için harcadığı saha ve servis parası olarak büyük bir meblağı oluşturuyor.Bu noktada basit bir çözüm önerisi sunmak istersek Turgutlu Belediyesi Ata tepe ve Irlamaz Tesisleri’ne 6 saha yapmış. Takımlara soyunma odası vermiş.Belediye 4 adet te servis almış.Yani takımlara en azından sezon için ayni olarak 6400 tl.lik yardım sunulmuş.Bu büyük bir hizmet.Bu arada uzak deplasmanlara da Turgutlu Belediyesi’nin bu servisleri götürmekte.Amatör için de en büyük yardım bu olsa gerek.

Manisa merkezde işler bu sezon gerçekten zor olacak. Bu konuda bu yıl da takımlar sabah 10.00 da saha yokluğunda müsabakaya çıkacaklar. Bu arada takımlar OLİMPİYAT ve 8 EYLÜL ARASINDA MEKİK DOKUYACAKLAR. Amatör maç seyretmek isteyen bir kişi Olimpiyat’a gitmek için sadece 2,5 tl. yol parası verecek. İşte ilimizde işler bu kadar karışık işte. Çözüm ise şu an için sadece lafta kalıyor. Bu işin çözümünü de yetkililer artık kalıcı olarak yapmak zorundalar. Yoksa iş sadece malzeme dağıtmakla olmuyor.

Manisamızın amatör futbol için en büyük eksiği olan spor kompleksinin bir an önce yapılması temennisiyle. 2010-2011 futbol sezonun tüm takımlara, sporculara, yöneticilere ve sporseverlere hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Hepinize İyi Günler

Muharrem KAZER
Devamını Oku

31 Mayıs 2010

ADANA: Kanım Dondu!

2. Amatör Küme C-Grubu’nda şampiyonluğun güçlü isimleri Adanagücü-Bayındırlık Yapıspor arasındaki zorlu 90 dakikayı izlemek için önceki gün Muharrem Gülergin Stadı’na gittim… !
Keşke gitmez olaydım!..
Daha stada ilk adımını attığımda; sahanın içerisinde bir futbolcu “Hamza ağabey bu hakemlerle lig bitmez?” diye serzenişte bulundu. Elimle ‘SUS’ işareti yaptım!..
Maçta ilk yarı golsüz kapandı…İkinci yarıda Adanagücü, istediği ve arzuladığı golü buldu. İşte bu gol sonrası sahada büyük bir fırtına koptu. Bayındırlık Yapısporlu iki futbolcunun birbirine söyledikleri ağza alınmayacak sözler adeta kanımı dondurdu.
Bu iki futbolcunun kırmızı kart görmesiyle birlikte; karşılaşma kaldığı yerden devam etti…  
Benim anlamadığım bir başka olay ise; 2-0’lik şampiyonluğa ulaşıp şampiyonluğa yürümesine rağmen Adanagücü’lü bir futbolcunun sevinç çığlıkları atacağına; rakip futbolculara saldırması ne kadar düşündürücü değil mi?
İsimler o kadar önemli değil!..
Adı üzerinde amatör…
Neyi bölüşemiyorsunuz?
O gün yaptığınız davranışları gözünüzün önüne getirin, bir bardakta nasıl anlamsız fırtınalar kopardığınızı göreceksiniz!  
Vallahi yazık…
Devamını Oku

20 Mayıs 2010

MANİSA: Bir Sezon Böyle Geçti

         
2009–2010 futbol sezonuna Manisaspor’umuz Mesut Bakkal ile anlaşarak başlamıştı. Eskişehirspor ile 0–0 beraberliği ile başlayan süper lig yine 0–0 Kasımpaşa beraberliği ile sona eriyordu.3.haftada ise Trabzonspor iç sahada 1–0 ile geçiliyordu.4.haftada ise 90.dakikada Fenerbahçe’ye 2–1 ile teslim oluyorduk. Daha sonra ligde başarılı bir grafik çizemeyen Tarzanlar ilk yarıyı 4 galibiyet 6 beraberlik,7 yenilgi,18 puanla 13.sırada tamamlıyordu. İkinci yarı ise 1–0 Eskişehir mağlubiyeti ile başlıyor ve ardından Ankaragücü ile 0–0 berabere kalınıyor ve Trabzon’a da 3–0 kaybediyorduk. İkinci yarıda dümenin başında da Reha Kapsal ile içeride Fenerbahçe ile 2–2 berabere kalarak 4 büyüklerden ikinci yarıdaki ilk puan alınıyordu. Sonraki müsabakalarda da Galatasaray ve Beşiktaş’a da kaybediyordu. İkinci yarıyı da Kasımpaşa beraberliği ile tamamlayan Manisaspor 8 galibiyet 13 beraberlik, 13 mağlubiyet ile ligi 14.sırada bitirerek lige tutunuyordu.

Dikkatimizi çeken en önemli nokta bu takımın 34 gol ile ligin en az gol yiyen 5.takımı olmasıdır. Bu da defans noktasında sıkıntının olmadığını açıkça ortaya koyuyor.Fakat Diyarbakır’dan sonra da 28 gol ile de en az gol atan takım olması bu takımın gol sıkıntısı çektiğini ortaya koymaktadır.Hele hükmen Ankara müsabakalarından 6 golü düşersek 34 maçta 22 gol ile 1gol ortalamasının altında olması bu sıkıntıyı daha net ortaya çıkarıyor.

Bunun yanında Ziraat Türkiye Kupası’nda ise yarı final oynanmasını büyük başarı olarak gösterebiliriz. Ancak bu takım rahat rahat final oynayabileceğini hepimiz de gördük. Ama Reha Hocam ligi düşünmesi ve kale konusunda da yanlış Orkun seçimi bizim final oynamamızı engelliyordu. Tabiki Kayseri Erciyes örneğini yaşamamak güzel. Ancak ligin en iyi kalecilerinden İlker’in kesilerek dinlendirilmesi de o kadar yanlıştı.

Bu arada takımımız her yıl korkulu rüya görmemesi için muhakkak iyi ve kaliteli bir takımın kurulması şart. Maalesef bu yıl o kaliteyi görmedik. Bunun yanında takımı sırtlayacak Mehmet Nas ayarında iki orta saha oyuncusuna da ihtiyaç olacak. Yiğit İncedemir ve Yiğit İsmail Gökoğlan gibi gençleri de elimizden hemen çıkarmamak ta önemli. 

Gelecek sezon da artık bu takımın daha rahat oynaması ve düşme korkusunu aşıp ilk 10 takım içine girmesi gerekli. Bu noktada artık imkansız diye bir şey yok. Bunu bize Bursaspor ve Bank Asya Birinci Lige çıkan Akhisar Belediyespor ve Süper lige yükselen Bucaspor çıkardı. Neden şampiyonluğu zorlaya bir Manisaspor olmasın? Tabiki buna kent olarak her şeyimizle hazır olmalıyız. Olmaz diye de bir şey yok. Önemli olan istemek. İstemek te başarmanın yarısıdır. O halde önemli olan da bunu isteyip istemediğimizdir. Bunu da zaman içinde hep beraber göreceğiz

HEPİNİZE İYİ GÜNLER.

Muharrem KAZER
Devamını Oku

23 Aralık 2009

KÖŞE YAZILARI: Bu Trenden Kimler Geçti Kimler? (Hamza GÜNGÖR)

İncirlikspor.
Türkiye’nin ilk köy takımı.
Sezon başında aldıkları şok bir kararla Amatör Süper Lig’e giremediler.
Çok üzüldük ve kahrolduk.
Lacivert-Beyazlı ekip, deneyimli yönetici Cumali Irmak ve genç antrenör Ümit Koç’un istekli ve arzulu tavırlarıyla diğer kategorilerde yaşamına start verdi.
İncirlikli gençler; U 19 kategorisinde gruplarında başarıdan başarıya koşuyorlar.
Ligde oynadıkları 8 maçta 7 galibiyet almışlar. Liderlik koltuğuna kurulmuşlar.
Ne güzel bir şey değil mi?
Kadrosunda gelecek için umut veren isimler var.
Cumali Kayhan, Kadir Nizam, Mustafa Bodur, İlyas Özgüler,Yunus Emre Kocahan, Volkan Yenialaca, Mehmet Aslan, İbrahim Hakkı Aslan, Ömer Dağ, Mustafa Dağ ve Şahin Demir.
Kolay değil.
Geçmişi birçok başarılarla dolu dolu olan İncirlik’in formasını ıslatmak.
Her babayiğide nasip olmaz.
Bu trenden kimler geçti kimler?
Fazla söze gerek yok;
Yıllar geçse de İncirlik dimdik ayakta

Devamını Oku

22 Aralık 2009

KÖŞE YAZISI: Ofsayt Kalksın, 5 Taç da 1 Penaltı Olsun... (Metin AYDINOĞLU)



Futbolun tadıdır tuzudur. Olaya renk katar, kaldırılırsa herkesin ağzının tadı bozulur. Ofsayt futbolun hem frenidir hem de gazıdır.

Yerli malı filme bile konu oldu, gişelerde de pek iş yapamadı.
‘Ofsayta hayır’ diyorlar, futboldan ofsaytın kaldırılmasını istiyorlar.
Futbol otoritelerine de sormuşlar, her kafadan bambaşka bir görüş ortaya çıkmış.
Kimisi, ‘bol gol olur’ diyor, kimisi olmaz ama, ‘maçlar golsüz berabere biter’ diyor, nasıl olacaksa bilemiyorum.
Ofsayt kalkarsa, en az iki forvet elemanı ileride maç boyunca bekleyecek.
Çakılı kalsa bile yeterli olacak.
Eee haliyle onları tutmak için iki de defans elemanı orada mecburen pinekleyecek.
Ortasaha diye bir şey kalmayacak, orası bomboş kalacak.
Amerikan futbolundaki gibi olacak, defans elemanı veya kaleci gelişine sert vuracak hurra ileri.
Ne teknik, ne estetik, ne de güzel bir pas olmayacak.
Tamamen güce dayalı bir oyun ortaya çıkacak, vur topu ileriye gitsin.
Alex’e, Özer Hurmacı gibi oyunculara, yardımcı hakemlere iş kalmayacak, işsizlik artacak.
Yardımcılara o zaman gerek kalmıyor, iki korner, üç taç atışı için 90 dakika dikilmeye ne gerek var ?.
Yardımcı hakem olabilmek için özel eğitim alan, bunu tercih eden hakemler çantasını toplayıp evine mi dönecek olmaz öyle şey.
FİFA; belirgin ve sonuca direkt etki eden hataları önlemek için, 5. ve 6. hakem uygulamasına ufak ufak başlamışken.
Şimdi bir de ofsaytı mı kaldırırlar ?.
Ofsayt futbolun tadıdır tuzudur, evlilikteki zararsız tartışmalar gibidir.
Olaya renk katar, kaldırılırsa herkesin ağzının tadı bozulur.
Ofsayt futbolun hem frenidir hem de gazıdır.
İlahi adalet denen bir gerçek var futbolda, bir maçta ofsayttan gol yiyen.
Başka bir maçta mutlaka ofsayttan gol atar, ama farkına bile varmaz.
O zaman hak, hukuk, adalet nedense unutulur gider.
Kendilerine yapılınca bir şey olmaz, rakibin hakkı yenmiş umurlarında değildir.
Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın misali.
Ama kendilerinin sözümona, kendi kafalarına göre yedikleri gol kesin ofsayttır ve kıyameti koparırlar.
O yılan, yılansa arada sırada size de dokunsun, ne çıkar.
Zaten gittikçe azalan seyirci sayısı yok denecek kadar aza inecek.

Futbola manyetik, digital konumlara getirmeye çalışıyorlar.
Neymiş oyun o an duracakmış, bakacaklarmış ekrana karar vereceklermiş.
Yok artık daha neler ?.
Henry’nin elle attığı gol gibilerine lafım yok, benim itirazım ofsayt ile ilgili olanına.
Bir şey ya vardır, ya yoktur.
Gibi gibi olmaz, bence sence, bana göresi, sana göresi olmaz.
Verilir de verilmez de tarzı laflar da olmaz.
Oyun kuralları kitabında gol için, ‘topun tamamı kale çizgisini yerden ve havadan tamamen geçecek’ diye yazar.
Bilgisayar Mühendisi değilim, yüzde 100 gol veya değil diye bir karar çıkmaz.
Çizginin tam üstünde, biraz geçince olan pozisyonlardan bahsediyorum.
Karar da şu olacak mecburen, topun % 99.89’u kale çizgisini geçmiş yazacak, hadi bakalım ne karar verilecek.
Kanunen gol kararı veremezsin, tamamı geçecek diye yazıyorsa eğer.
% 100 çıkmadı, kalan 0.11’i ne olacak ?.
0.11 azınlıkta kaldığı diye, gol kararı da verilemez eee ?.
Babalık davalarında Adli Tıp Kurumu, kararını şöyle açıklar;
‘% 99.99 biyolojik baba olduğuna karar verilmiştir’.
Kanunlar bu açıklamayı baz alıyor şimdilik.
Tıp daha ilerleyince, belki de % 100 saptama yapılabilecek.
Ama oyun kurallarında işte bunu yapamazsın.
Hakemler için boşuna denmiyor, ‘Hakimin, savcının kararı bir üst kurul tarafından bozulabilir, ama hakemin bozulmaz’ diye.
Oyun kurallarına göre, uygun şekilde karar verdiyse, karar değişmez.
Zaten futbolun güzelliği de burada, play-station değil ki, oynanan oyun.
Ofsayt kalkacağına, daha güzel önerilerim var;
3 korner, 1 penaltı olsun, hatta 5 taç da, 1 penaltı olsun.
Kalesine olan atağı önlemek için topu kornere veya taca,  kasten ve bilerek atanın takımı, aleyhine penaltı cezası verilsin.
Böylece oyun çirkinleşmez, top oyun alanında da kalmış olacak böylece.
Bir de hakeme itirazdan sarı kart gören, 3 dakika kenara alınsın.
Takımı 10 kişi kalacak, kendine dikkat edecek, dinlenecek, siniri geçecek, kırmızı karttan kurtulacak.
Ofsaytın kaldırılması, trafik lambalarının yok edilmesine benzer.
Zaten kurallara uyan yok, bir de kaldırmayı denemesinler...

22 / Aralık / 2009 – Metin Aydınoğlu – www.haberhurriyeti.com
Devamını Oku

17 Aralık 2009

KÖŞE YAZILARI: Sistemim 3-5-2 (Hamza GÜNGÖR)

Adana Amatör Süper Lig’de heyecan tüm hızıyla sürüyor.
İlk 9 haftada başarılı performanslarıyla dikkat çeken futbolcularla ilk 11 oluşturdum.
Sistemimi de 3-5-2 olarak belirledim.
Kalede Gençlerbirliği’nden Burak’a, sağ bekte Kozan Belediyespor’dan Semih’e, sol bekte Çukurova Üniversitesi’nden Enes’e, bu ikilisinin ortasında da Gençlerbirliği’nden Kerem’e,
Orta beşlide Maliyespor’dan Suat’a Çukurova Üniversitesi’nden Özgür’e Kozan Belediyespor’dan K.İsmail’e Gençlerbirliği’nden Ömer’e, Hadırlıgücü’nden Cumali’ye,
İlerde de Hadırlıgücü’nden Umudum ve Maliyespor’dan Yunus’a şans verdim.
Bu başarılı 11’e, bir başkan, yönetim kurulu ve teknik heyette gerekmez mi?
Başkanlık koltuğuna Adana ASKF Genel Başkanı Ali Gülleri’yi, yönetim kurulu üyeliklerine de Amatör Süper Lig’in tüm kulüp başkanlarını yazdım gitti.
Genel Kaptanlığa da Hadırlıgücü’nün 2.Başkanı Tufan Boydağ’ı atadık.
Bütçe olayı da farklı bir boyut.
Belirlediğimiz başkan ve yönetim kurulu da ilk toplantısında masaya yatırır.
Gelelim teknik ekibe;
Çalıştırdığı tüm takımları zirveye taşımasıyla tanınan Hadırlıgücü’nün tecrübeli antrenörü Burhan Sürer, yardımcılığını da Kozan Belediyespor’u zirveye taşıyan Erdem Erol ve son haftaların başarılı sonuçlarıyla dikkat çeken ismi Çukurova Üniversitesi’nden Nuri Yıldız.
Böyle bir kadro ve ekip başarılı olur mu?
Hayalimdeki başkan, yönetim kurulu, teknik ekip, genel kaptan ve ilk 11’i oluşturdum.
Hepsi bu kadar!..

Hamza GÜNGÖR
Devamını Oku

9 Aralık 2009

Hakemler: Yavuz Karaozan: Maç satmadım



Narkozun etkisinden çıkamamış başkan ile gündeme gelmek isteyen bir kaptan eskisinin palavrası olarak kabul ediyorum bu iddiaları. Çok iyi ayarlanmış bir senaryo olarak görmek istiyorum. Öyle değil mi Yavuz ağabey, palavra değil mi bütün bunlar, yalan, dolan, entrika?

Gençlerbirliği Başkanı Cavcav İlhan’ın, durdu durdu çenesi yine açıldı.
Belirli sürelerde yapar böyle, varlığını ispatlamak zorunda hisseder kendisini, unutulmak acıdır bu gibiler için.
Bir başkan şike teklif etmiş ama o hayır demiş, sonra o başkan iki futbolcusunu satın alıp, maçı kazanmış.
O da ne yapmış, iki futbolcuyu bularak, kulüpten uzaklaştırmış.
Çok dürüstmüş, şikeye hayır demiş, şikeye yapan futbolcularını da kovmuş.
Anlat, anlat heyecanlı oluyor.

* * *
Sonra ‘iki ucu gaitalı değneği’ bu kez Cavcav’ın topçusu, takımının kaptanı Halil İbrahim Eren aldı eline.
Kendisine değmesin diye, değneği ortasından ve gövdesine paralel tutarak, demeç verdi.
Cavcav, maç öncesi soyunma odasına girerek, ‘Hakemi satın aldım, ayarladım, penaltı verecek işlem tamam, maç bizim’ demiş kaptanı H.A.E’ye.
Bu HAE de, ropörtajda derki; ‘Gerçekten de öyle oldu. Hakem Y.K penaltı verdi. Pozisyon cezaalanı dışında idi, içeri taşıdı, penaltı düdüğü çaldı. Maç ta 2-2 bitti’.
Dikkatinizi çekerim, maç 23 yıl önce oynanmıştır, jeton anca düşmüştür.
Başkan Cavcav, bir dizi ameliyattan çıkmıştır, ilerleyen yaşı da etken olmak üzere hala narkozun etkisindedir.
Peki; kaptanına ne oluyor ?.
O da bir gazeteye yazar olarak kapağı atmak mı istiyor acaba ?.
Ne de olsa o da bir eski futbolcu, yazamasa da yazar olmak onun da hakkı.
Kıskançlık damarları kabarmıştır, devler ligine bile çağırılmadı ya.
Merak etmeyin Ercan Saatçi, birkaç hafta sonra ona da Hürriyet’te yazdırır.
Kaptanın aklına nereden gelmiş penaltı pozisyonu, binlerce maç içinden üstelik.

* * *
Öyle olsa bile çocuklarına haram para götürdüğünü, yedirdiğini nasıl söyleyebilir, bu ne pişkinlik ?.
Her zaman olduğu gibi ‘el yakan top’ yine hakeme bırakılmıştır.
Kendilerini aklamak için, hakemleri günah keçisi olarak kullanıp, maymuna çevirirler böyleleri.
Hakemlerin üzerine bu dedikoduları yıkmakta pek de mahirdirler.
Ben de, ‘önce insan sonra gazeteci’ olan ve hala gazeteci ruhu taşıyan bir hakem eskisi olarak, böyle bir şeye asla inanmayacağımı, inanmak istemediğimi öncelikle belirtmek isterim.
Haber adı geçen YK kod adlı hakemimizle görüştüm.
Bu kişi, Yavuz Karaozan.

* * *   
Emekli astsubay, İzmir Bölgesi hakemi, şimdinin Süper Lig gözlemcisi.
Dernek seçimlerinde listesine beni de almıştı geçmişte.
Severim, iyi insandır, yardımcı hakemliğini yapmışlığımız da vardır.
Konuyla ilgili görüşlerini sorduğumda şu yanıtı verdi;
‘Haberi ilk önce görmedim, söylediler. Yakından takip ediyorum, son derece iğrenç yakıştırmalar. O adı başkan ile görüşmüşlüğümüz bile yok. Asla böyle bir konu olmadı, konuşma bile geçmedi. Palavra ötesi bir karalama. Asla ve asla maç satmadım, satmam. Şerefli hakem kıyafetini giyip böyle bir şey yapacak adam da değilim. İddiaları  şiddetle kınıyorum ve reddediyorum. Gerekenleri mahkeme kanalı ile halledeceğim. O penaltı pozisyonunu hatırlıyorum, evet verdim, her zamanki gibi sıradan, rutin penaltılardan. Hesap, kitap, ayarlanmış bir şey olması mümkün değil. Akşama tvden izleyince pozisyonun cezaalanı dışında olduğunu gördüm, çok üzüldüm, kahroldum. Bu da hakemliğin kaderi.  Kararım hatalıymış ama asla birileri istedi diye vermedim, hatalı da olsa sadece ve sadece kendi kararım. Bu çirkinliği yapanlar, çirkefe beni alet etmek isteyenler, çamur atanlar adalet önünde hesap verecekler. Adli olarak gereken ne ise yapılacaktır. Sonuna dek bu olayın peşini bırakmayacağım’.
Evet okudunuz.

* * *
Ancak; sevgili Yavuz ağabey, büyüğüm, hocam ile görüşmedim, böyle bir demeç de vermedi.
Arama ve konuşma gereği duymadım.
Salakça ve ahmakça iddialar, haber değeri olmayan şeyler.
Peki; o kaptan son dakikada bacak arasından geçen topu ıskalayınca, önleyemediği gole ne diyecek, rakibi o golle kümede kaldı da.
Görüşmesem de, Yavuz ağabeyin zaten söyleyeceği sözler de bunlar, eminim.
Canı şimdi çok sıkkındır, medyaya çıkmayı pek sevmez.
O’nun hissettiklerini kaleme aldım, bu yazının ardından, diğer medya onun peşinde koşar şimdi.

* * *
Onlara demeç verir mi bilemem ama, görüşüp halini hatırını mutlaka sorarım merak buyurmayın.
Böyle bir haberi dedikodu olarak görmek istiyorum, kabul etmek istemiyorum.
Narkozun etkisinden çıkamamış başkan ile gündeme gelmek isteyen bir kaptan eskisinin palavrası olarak kabul ediyorum.
Aynı zamanda çok iyi ayarlanmış bir senaryo olarak görmek istiyorum.
Öyle değil mi Yavuz ağabey, palavra değil mi bütün bunlar, yalan, dolan, entrika ?.

* * *
Ben sanan inanmak istiyorum, inanıyorum.
Doğru söylüyorsun di mi Yavuz ağabey ?.
Sana da inanamazsam, kime inanacağım şu hakem camiasında ?.
Beni hayal kırkılığına uğratma ne olur, penaltı sadece pozisyon hatası, hakem hatası di mi Yavuz ağabey ?.
Konuşsana ne olur bir şeyler söyle…

Tek ve tekbaşına hakem
Karaozan davacı oldu

Alır maç topunu elimize, ‘Allah utandırmasın’ der çıkarız sahaya.
Dörtköşe yerde neyle karşılaşacağımız hiç belli olmaz.
Tribünlerde bulunan adına seyirci denenler, seyretmek dışında herşeyi yapabilecek potansiyeldeki insanların önünde, sınava çıkarız.
Bilseler gam yemeyiz ya neyse...
Onlara yaranmak için uğraşırsan, maskara olduğunun resmidir.
Saha kenarındaki yedek futbolcular ve teknik adamlar da yarı seyirci konumdadırlar, olayın içinde tam olamadıkları için de onlar daha heyecanlıdır.
Biri galibiyet bekler, diğerleri oynamamanın acısını yaşar.
Saha içindekiler ise aslında en masumu onlar.
Çoğu canla başla mücadele verir, olaya kendilerini çok rahat kaptırabilirler.
Bir de yönetici milleti vardır.
Çoğu iyi niyetlidir, temizdir, ama ya diğerleri ?.
İşte; bu grubun içinde ne için başkan ve yönetici oldukları bile belli olmayanlar bulunduğu için her an herşey yapabilirler.
Hakemlik ve gözlemcilik yaparken, çok akıllı olmanız, kendinizi sağlama almanız, ilerleyen yıllarda da başınızın ağrımaması için dikkatli olmanız şart.
Şeytani bir zeka olması gerek, ama karşıdakiler gibi şeytanlık yapmayan.
Tabiiki de kendinize güveniyorsanız, medeni bir insan gibi ilişkiler zaten olacak, kaçmak veya korkmak ta değil çözüm.
Zaten karşınızdaki düzenbazın niyeti de iki dakikada belli olur.
Yılda iki kez saçma sapan şike safsataları çıkar.
Birileri sırıtır, üzülen her zaman da hakemler olur.
KARAOZAN mahkemeye gidiyor, ‘eline çamur bulaştırılmaya çalışılan’ eski hakem hakkını mahkemede arayacak.
Tek ve tekbaşına olan Karaozan, eski hakem Av.Somer Karakaş ile adliye yolunu tuttu.
Umarız bir şeyler çıkar.
Dernek genel merkezinden ve İzmir şubesinden ses çıkmazken, eski hakemimiz yargı yoluna kendi imkanlarıyla gitmeye hazırlanıyor.
İşi zor, biri, ‘ben soyunma odasında futbolcularıma öyle demedim’ diyecek.
Diğeri, kaptan olanı, ‘Yanlış anlaşıldım, öyle sanmıştım’ diyecek, gazetecilere sallayacak.
Kaldı mı tek başına bizim Yavuz ağabeyimiz, nasıl ispatlayacak kendisini.
İki çok bilmişin karşısında işi gerçekten çok zor, Allah yardımcısı olsun.
Ben kendisine güveniyorum, benim gönlümdeki Yavuz ağabey temiz ve dürüst insandır.
Elde belge, ispat olmadığına göre de insan olarak tercihimi Yavuz hocamdan yana kullanıyorum, en azından bu aleminin içindekilerden, hem de o iki kişiden hayli hayli, kat be kat çok daha temiz onu biliyorum.

Şansın bol olsun.


METİN AYDINOĞLU / 3 Aralık 2009 www.haberhurriyeti.com
Devamını Oku

6 Aralık 2009

Milli Takıma Yerli Hoca İsteriiiiz...(Metin AYDINOĞLU)


Milli Takım alt yapısında pişmekten dibi tutan Abdullah Avcı, Sivasspor’da yaptıkları ortada Bülent Uygun, mükemmel bir taktisyen Rıdvan Dilmen, Ertuğrul Sağlam ile Tolunay Kafkas'ın yabancılardan nesi eksik...

Gazetelerde iş ilanları çıkar sık sık, ukalalık ve kendini beğenmişlik kokar.
İlanı verenlerin hemen hemen hepsi, çok önemli mühim işler yapan, titiz şirketlerdir her daim.
Verdikleri ilanı çıkınca gazetede, acaba şöyle bir okuyorlar mı, özellikle patronlar.
* * *
Aynen şöyle ilan verirler.
‘25 yaşında, askerliğini yapmış, iki dil bilen, alanında en az iki yıl deneyimli...’
Oldu canım ben seni tutmamayım, bulursan bana da üç tane yollar mısın ?.
Ne mi yapacağım zevk için sağa sola göndereceğim.
25 yaşında olacak askerliğini yapmış olacak, üniversite süresi, askerlik için geçen zaman, hemen sonrası bütün kapılar ardına kadar açılacak sanki, bir de deneyimli olacak.
Çocuk bu konumda olsa, senin şirketini ne yapsın ?.
Sanki o yaştaki bir gence Allahaşkına kaç tane firma tam güvenip, yetki verir.
Hepsi palavra, bulamayacaklarını onlar da biliyor.


* * *
Amaç ciddi firma görünmek tek dertleri, işe alınanlara bakın tam tersi, bu şartlara sahip olmayanları torpille doldurmuşlar firmaya.
TFF de, Milli Takımımız için ‘Kariyer sahibi, isim yapmış hoca arıyor’.
Ancak yabancı olacakmış mutlaka, öyle istiyorlar.
Tabii isterler biz de isim yapmış, kariyer sahibi hoca mı var ki ?.
Olamaz boşuna aramayın, beklemeyin.
* * *
Gelecek vaat eden çok ama, onlara güvenip, cesaret edip görev vereni yok.
Peki, bu gepgenç, fişşek gibi hocalarımız nerede ve nasıl kariyer sahibi olacak ?.
Kendi takımlarında kıt kanaat imkanlarla, harikalar yaratırlar.
Bir elleri yağda, biri elleri balda olan üç büyükleri her zaman lime lime ederler.
Bir günden bir güne üç büyüklerdeki bir başkanımız da, ‘Yetti artık, dışarıya giden paralarımıza yazık, günah, bizim genç hocalarımızı göreve getireceğiz onların neyi eksik’ der mi acaba ?.
* * *
Belki bizler terk-i diyar ettikten sonra.
Adamları üç büyüklerde göreve getirme, Milli Takım’da göreve getirme, eee nerede sahip olunacak bu kariyer ?.
Çalıştıkları yerlerde yapacaklarını zaten yapıyorlar, başa bela oluyorlar.
Bir de üç büyüklere getirin bakalım, neler neler yaparlar ?.
Hep yazdık, çizdik.
* * *
Milli Takım alt yapısında pişmekten dibi tutan Abdullah Avcı, Sivasspor’da yaptıkları ortada Bülent Uygun, mükemmel bir taktisyen Rıdvan Dilmen, Ertuğrul Sağlam ile Tolunay Kafkas, üç büyüklerin sayesinde kariyer yoksunu.
Üç büyüklere getiren yok ki.
Bu isimlerin sorarım size Allahaşkına, Daum’dan, Rijkaard’dan ne eksikleri var, fazlalıkları bile var.
Görüyoruz, işte halleri ortada gelen vuruyor, giden vuruyor.
Kendisi başarılı bu kesin, biraz şovmen, reklamsever biri ama Yılmaz Vural’ı bile vallahi billahi de Milli Takım için düşünmeye başladım.
Biraz daha iyi oynatsaydı takımını FB, karanlığa gömülecekti.
Göklere çıkardığımız Fatih Terim’in en azından güleryüzlüsü.
İnsanlara şans vermek gerek şans.


* * *
Biraz balık hafızalı bir milletiz, Terim Göztepe’de başladı, teknik direktörlüğe.
Üç maç sonra kovulmuştu, biliyor musunuz ?.
Onun için hiç kimse tek başına imparator olmaz, padişah da.
Arkadan, sırtından mutlaka bir iteleyeni vardır.
Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, bir Avcı’yı, bir Uygun’u, bir Kafkas’ı, bir Yılmaz’ ve bir Sağlam’ı üçü büyüklerde görmek istiyorum.
Ardından da Milli takımda, seçmek hakkımız değil mi ?.
Zaten üç büyüklerde görev yapmayana da Milli Takımın başına getirmez bunlar.
* * *
Biraz sabır ve güven yeterli.
Bakın o zaman içlerinden ne cevher çıkacak.
Yabancı hoca gelecek de kuşlu mu olacak Milli Takım.

Metin Aydınoğlu / 6 Aralık 2009 / www.haberhurriyeti.com
Devamını Oku

5 Aralık 2009

İzmirspor Bahane, Arsaları Var Şahane (Metin AYDINOĞLU)




Kayserispor’dan, Sivasspor’dan nesi eksik, fazlası bile var ?. Var, var İzmirspor’un fazlalıkları hem de çok fazla var. İzmir’in göbeğinde, devasa kulüp binası, gelir getiren kiralık gayrimenkulu, spor salonu var. Bitmedi, bir zamanlar şehir dışında kalan ama şimdi tam yeşilliğin içinde, denizin dibinde İnciraltı Tesisleri var.

Amatör kümeye düşmemek için, çaba sarfeden İzmirspor birden ‘badem gözlü’ oluverdi, neden acaba ?
Daha düne kadar yüzüne bakılmayan, ‘Cumhuriyetimizle yaşıt’ kulübümüze sözümona sahip çıkanların sayısı gün geçtikçe artıyor.
Neredeyse, hizmet için birbirlerini ezecekler, mirası paylaşamayan evlatlar gibi.
Bir telaş, bir toplantı, bir kaynaşma sormayın gitsin.
Taraftarı bol, medyada tutanı çok, çevresi geniş, bürokrasi anlamında sevilenleri ganimet gibi bir kulüp olsa, ‘He valla İzmirspor için çalışacaklar, ne kadar da güzel, daha ne istiyorsun’ diyesim geliyor, ama.
Olmuyor işte, ruhumuzda var şüphecilik, çapanoğlu arama, gazeteci pimpirikliği.

* * *

Bazen herkesi kendimiz gibi sanıyoruz, verilen demeçlere bakınca hemen parmak hesabı yapmaya koyuluyoruz.
‘Düşünceli, ince ruhlu İzmirpor sevicileri’ demişler ya, ‘Hedef, Süper Lig, İzmirspor’un nesi eksik’ diye.
Göğsümüz kabardı birden, gözümüz de nemlendi aklıma rahmetli Seyfi Talay ağabeyim, Halil Erdoğan hocam geldi, içlendim, yutkundum.
Niye olmasın gerçekten İzmirspor’un, Kayserispor’dan, Sivasspor’dan nesi eksik, fazlası bile var ?.
Var, var İzmirpor’un fazlalıkları hem de çok fazla var.
İzmir’in göbeğinde, devasa kulüp binası, gelir getiren kiralık gayrimenkulu, spor salonu var.
Bitmedi, bir zamanlar şehir dışında kalan ama şimdi tam yeşilliğin içinde, denizin dibinde aslanlar gibi duran İnciraltı Tesisleri var.



* * *

Rant canavarlarının ellerini ovuşturarak beklediği.
Kızmayın bu benimki, ‘İstemezükçülük’ değil, olacakları biraz hissedebilme.
Bu çirkin ve aşşağılık devirde ve global dünya düzeninde, 30 lira için yaşlı annesinin kafasına odunla vuran evlat varsa, miras için kardeşinin boğazına da çöküyorsa, bana kalkıp ta martaval okumayın, terliyim yemem.
Kusura bakmasınlar, böyle bir devirde, hiçbir beklentisi olmadan İzmirspor’u düşünenlerin hem de İzmirporlu olmayanların çıkması pek de hayra alamet değil.

* * *

Bunları düşünürken, yazarken şapa oturmayayım diye İzmirspor’a yıllarını veren 60’ını çoktan devirmiş, bir büyüğüme sorayım dedim.
Hay sormaz olaydım sesi titreyerek, ağlamaklı aynen şunları söyledi;
‘Taktılar o güzelim arsamıza kafayı. Eninde sonunda tesislerimizin olduğu yere plaza mı dır, alışveriş merkezi mi dir, otel midir, villa mı dır, sonunda bunlardan birini mutlaka dikecekler oraya. Bugüne dek İzmirspor’un yolunu bilmeyen adamlar, kulübe sahip çıkar oldu. Ağzımıza Süper Lig balını sürmeye çalışıyorlar.
İnanmıyorum o kişilere samimi de bulmuyorum. Herkes senin, benim gibi salak değil. Bizler İzmirspor’dan hiçbir maddi beklentimiz olmadan sevdik, hak etmediğimiz tek kuruşu boğazımızdan geçmedi. Millet nasıl oluyor da sahip çıkma rolleri yapıyor anlayamıyorum. İzmirspor’u Süper Lig’de görmeyi çok istiyorum ama bedel ödeyerek değil. Adamlar çıkaracaklar öyle veya böyle, sus sesini çıkarma diyemiyorum kendime, kahretsin İzmirsporlu’yum işte’.



* * *

‘Fazla söze ne gerek var, bekleyelim ve hep birlikte görelim’
Diyeceğim ama, kim ne görür, ne zaman görür, ne kadar görür o bilinmez.
Ya bekleyelim derviş muradına ersin, ya da sabretmekten geberelim.
Benim gebermeye niyetim yok, İzmirspor için yaşamak gerek.
Her nerede yaşanıyor ve de yaşatılıyorsa.

Metin Aydınoğlu / 5 Aralık 2009 / www.haberhurriyeti.com
Devamını Oku

Kural18.net Hakem Alışveriş Sitesi